Merhabalar,
Bayadır size yemek dışında bir paylaşım yapmıyordum. Geçen gün arkadaşım Facebook'ta bir yazı paylaşmış, Elif Key HaberTürk web sayfasında Arkadaşlıklar Biter adlı bir köşe yazısı yazmış. Başlığı ilginç bulup açıp okudum.
Bayadır size yemek dışında bir paylaşım yapmıyordum. Geçen gün arkadaşım Facebook'ta bir yazı paylaşmış, Elif Key HaberTürk web sayfasında Arkadaşlıklar Biter adlı bir köşe yazısı yazmış. Başlığı ilginç bulup açıp okudum.
Yazı aslında çok ilginç ve bana göre bir tık sert gelse de ana fikir çok doğru. Bu yazı arkadaşımın paylaşımında da yazdığı gibi 7-17-27-37 yaşında da olsan başına gelebiliyor. Kimisinde daha hızlı gerçekleşiyor kimisinde daha yavaş. Yaşına ve arkadaşlığına göre değişebiliyor.
İtina ile kurduğun, bakımını yaptığın, zaman yatırımı yaptığın arkadaşlıklar ve anılar zamanı gelince bitiyor. Bu bitişler her zaman kötü olmak zorunda değil, elimizde olmayan sebeplerden dolayı da bitebilmekte. Şehir değişikliği, evlilik, eğitim seviyesinde farklılık, yaşam tarzınızda farklılaşmalar sizi bir yol ayrımına itebilmekte. Tabi ki kavga gürültü ile ayrılırsanız o da net ve kesin bir bitiş olur ama benim ele almak istediğim farkındalığınızın olduğu ayrılmalar. Biriniz bir sandalda, diğeri de bir sandalda ayrı akımlara maruz kaldığınız için birbirinize baka baka uzaklaşmaktan bahsediyorum ben.
Elif Hanım'ın yazısında da dediği gibi kaç kişiye ‘o en sevdiklerimden biridir’ demedik? Hatta yaşlar ne kadar küçükse 'kardeşim' demedik? Okullar bittiğinde verilen sözler, yazılan mektuplar, konuşulan uzun telefon görüşmeleri... Hepsi giderek azalıyor ve zaman ilerledikçe giderek yüzeyleşiyor. Gerçi bu yazdıklarımı belki 90'lar öncesi doğanlar daha yoğun olarak yaşamış olabilir. Bizim çocukluk zamanımızda teknoloji ne bu denli gelişmişti, ne de bu denli kolay iletişim halindeydik birbirimizle. Belki bu yazdıklarım yeni jenerasyon için içi boş şeylerdir kim bilir. Anlayanlar okumaya deva etsin madem :)
En acı olan şey aslında bence şu; aynı dili konuşurken daha sonra karşındakinin seni anlamıyor olması. Dediğini beyni kavramıyor ya da anlamak istemiyor. Pasif agresifliklerin başlaması. Ne acıdır o zamanlar! Arkadaşınla paylaşım yapmak istersin ama o seni anlamıyor diye tepki verir ya da başkaları ile vakit geçirmeye başladın diye sana içten içe agresif olmaya başlar. Sen de onu anlamıyor olabilirsin ve bu onda pasif agresiflik yapar. Hayatta başarılarınız farklı olduğu için kendi bilinçaltında başarısız hissettiği konularda agresiflik yapabilir. Bunlar her şey olabilir; okul, iş, statü, evlilik, çocuk, sosyal hayat, ekonomik düzey vs.
Her şeyini anlattığın kişiye zamanı gelince ve bu ayrıma girdiğini anladığında içinden bir şey anlatmak geçer ama anlatamazsın. Ne zordur o an! "Kardeşim! En değerlim! Dinle! Seninle özel ve güzel bir şey paylaşıyorum!" diye sarsmak istersin karşındakini. Eski günlerdeki gibi sevinsin istersin, senle beraber gözlerinin içi gülsün istersin, samimiyetinin kalpten olduğunu görmek istersiniz. Hayatındaki yeniliklerin bir parçası olsun, anılarına dahil etmek istersin. Ama sadece susarsın ve bir şey olmamış gibi sessiz iletişimine devam edersin. Denemişsindir çünkü. Görmemişsindir o samimiyeti, o sevinci, o gülüşü...
Çok acıdır bir arkadaş ya da dost kaybetmek. Yas tutmayı gerektirir. Eski günlerin yasını, sevinçlerini, paylaşımlarını, kahkahalarının yasını tutarsın. Bir dönemin bitişini ve yeni dönemde onun olmayışına üzülür yasını tutarsın. Bu yas ve bu acı hele ki sen bir şey yapmamışsan daha da zor atlatılır. Alttan alıp daha da anlayışla karşılaşmaya çalıştıysan, anlamaya çalıştıysan...
Böyle yazdıkça aklıma hep belli başlı arkadaş ayrılıklarım gelir. İlkokulda, ortaokulda, üniversitede... Hepsi benden habersiz gerçekleşen ve pasif agresif şekilde kendilerinden uzaklaştıran kişiler oldu. Ben hayatlarındaki yerimi doldurmaya çalıştıkça onlar kendilerini başkalarının kollarına attı. Zamanı geldi ve yaptıkları için özür dileyenler de oldu ama iş işten baya bir yıl geçmişti :)
Zaman geçmişken üzerinden, aklının bir köşesinde tozlu hatıralar arasında kalıp ve tekrar gün yüzüne çıkınca karıştırırsın anı albümünü. Bakarsın aklında neler kalmış. Özel anlar, dostluklar, destekler... Hepsinin içi şimdi nasıl boş. Hiç biri duygusal bir şey hissettirmiyor insana. Eğer dudaklarında ufak da olsa bir kas çekilmesi ile çok hafif bir gülümseme beliriyorsa ne ala. O zaman kendin içi bir şeyler saklayabilmişsin demektir. Başkası için bir şey ifade etmese de senin için etmiş ve sen elinden geleni yapmışsın demektir. Huzur ile bırakabilirsin o albümü yine eski yerine, olması gerektiği gibi eski anılar arasına.
Yine diğer yazdığım yazılar gibi tamamen doğaçlama gelişen bu yazım için yazım kurallarında ya da devrik cümlelerde sıkıntı yaşatıyorsam kusuruma bakmayın. İçimden geldiği gibi paylaştım sizinle.
Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Umarım kendiniz şu an bu durum içerisindeyseniz kendinizi iyi hissettirmiştir bu yazı. Eğer bu ayırımda olduğunuzu hissettiğiniz arkadaşınız var ise onunla kopmadan bir daha denemek için bir çaba gösterirsiniz. Pasif agresif olan taraf iseniz bunun farkında varmışsınızdır umarım.
Sağlıcakla kalın...
No comments:
Post a Comment